Ana Sayfa > Restorasyon Raporu

KUZGUN ACAR - SOYUT KOMPOZİSYON UYGULAMA, KORUMA VE SONUÇ RAPORU

İlk Durum; Uzun yıllar İMÇ'nin cephesinde asılı duran heykel doğal etkenler sonucunda oldukça hasar görmüştür. Yağmur ve kar sularına maruz kalan heykelin bütünü paslanarak bazı yerlerde paslanma sonucunda parça ve yüzey kayıpları meydana gelmiştir. Hem estetiksel hem de statik olarak kaygıya neden olan heykelin restorasyona alınması Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı ve İMÇ yönetimi tarafından ortak olarak başlatılmıştır. Analiz ve rölöve çalışmaları yapılmadan sökümü yapılan heykel, önce Seyrantepe’de bir depoya alınmış, sonrasında ise Restoratör Yrd. Doç. Özer Aktimur'a getirilerek çalışmalara başlanmıştır. Heykel söküldükten sonra nakliyesinde sıkıntı yaşandığından, birkaç noktadan parçaları spiralle kesilmiştir. Zaman içerisinde heykelden koparak düşen parçalar da İMÇ yetkilileri tarafından depodan çıkartılarak heykelle birlikte teslim edilmiştir. Nitelikli bir belgeleme çalışması yapılamayan heykelin restorasyon öncesi mevcut durumunu belgeleyen tek kaynak, fotoğraf sanatçısı İsa Çelik tarafından çekilen eşelli fotoğraflardır.

Tespit Aşaması; Heykel yüzeyinde ve boşluklu iç kısımlarında yoğun paslanma vardır. Bu pas demiri yok ederek parçaların tamamen kaybolmasına veya kopmasına sebep olmaktadır. Üzerinde boya olduğu tespit edilen heykelin boyası, sonradan bir müdahale amaçlı değil, temel tasarımı sırasında eseri dış etkenlere koruma amacıyla tasarımcı tarafından uygulanmıştır. Bu da uzun süreli olarak eseri korusa da zamanında müdahale edilmemesi sonucu açılan boşluklardan sızan su kaynaklı paslanma, boya tabakası altında ve üzerinde ilerleyerek yayılmıştır. Eserin boşluklu ve açık bölümlerinde toprak, iplik, ağaç dalları gibi materyallerle karşılaşılmıştır. Bunun sebebi, bu boşluklara yuva yapan kuşlardır. Yuva amaçlı taşınan bu maddeler hem nem tutucu olduğundan hem de heykele fazladan bir yük bindirdiğinden dolayı zarar vermiştir. Ayrıca heykelde yaşayan bu kuşların taşıdığı organik canlılar ve dışkılarındaki asit de esere zarar veren diğer dış unsurlardır.

Müdahale Aşaması; Eserin iç kısımlarında yer alan dış kaynaklı maddelerin temizlenmesi ve yüzeyde yer alan harç kalıntılarının mekanik olarak temizlenmesi kararı alınmıştır. Eserdeki pasın en büyük problem olduğu saptanarak pasın yüzeyden ve ulaşılabilen iç kısımlardan olabildiğince uzaklaştırılması hedeflenmiştir. Bu doğrultuda kimyasal bir pas sökücü kullanılmasının eserin yüzeyinde artıklar bırakacağı ve patinaya da zarar vereceği düşünülerek uygun görülmemiş, mekanik yöntemlerle temizlik kararı alınmıştır. Ancak eserin belirli yüzeylerinde kalan sağlamlaşmış boya tabakasının kaldırılması ve pas tabakasına müdahale edilebilmesi için kimyasal olarak boya sökücü uygulanması uygun bulunmuştur.

Birkaç etaptan oluşan temizleme aşaması sırasıyla şu şekilde gerçekleştirildi;

• Kuş yuvalarının bulunduğu iç boşlukların elle temizlenmesi (ipler, toprak, çalı ve dallar, kuş tüyleri ve iskeletlerinin çıkarılması);
• İMÇ'nin dış cephesinin boyanması sırasında esere bulaşan harç ve boya kalıntılarının bisturi ucuyla mekanik olarak uzaklaştırılması;
• Boyalı yüzeylere fırçayla bol kıvamlı boya sökücü uygulanması;
• Kuruyan boya sökücülü yüzeyin tel fırçayla fırçalanması;
• Kalın pas tabakası ve boya kalıntısı uzaklaştırıldıktan sonra ince tel fırçayla yüzeyin fırçalanması;
• Polisajla kalan pas tabakasının kazınması;
• Freze makinesiyle patinaya zarar vermeden ince temizlik yapılması;
• Temizlenen yüzeylerin ardından kopan parçaların kaynakla birleştirilerek heykelin tamamlanması;
• Statik açıdan sorun yaratabilecek kadar aşınmış bölgelerde bütünlüğün sağlanabilmesi için eserin iç kısımlarından donatı yapılması.

İleriye Dönük Koruma; Temizlik aşamaları sonrasında eserin temizlenen yüzeylerinin yeniden oksijenle çok hızlı bir biçimde tepkimeye girerek paslanmaya başladığı görülmüştür. Bu yüzden eserin tamamında bu aşamaların uygulanıp koruyucu kullanımı yerine parçasal temizlik yapılarak koruyucusunun uygulanması ve diğer bölümlere geçilmesi uygun görülmüştür. Hemfikir görüşler doğrultusunda eserin restorasyonu ile önleyici koruma aşamasının birlikte ilerletilmesi kararlaştırımıştır. "Palaroid B44" gibi metal koruyucuların bu eserdeki paslanmanın önüne geçemeyeceği düşünüldüğünden daha uygun bir kimyasal olan "Fertan’ın” temizlenen yüzeye püskürtülmesi ve bütün temizlik bittikten sonra koruyucu olarak "İncral 44" uygulanması kararı alınmıştır.

Bütünleme Sorunsalı; Eserin iç kısımlarında ve boya altında tamamen paslanmış ve bu sebeple de yitirilmiş olan yüzeyler, boya kaldırılıp pas yüzeyden uzaklaştırıldığında daha belirgin gözükmeye başlamıştır. Görünüş itibariyle söküm sırasında insanların hafızasında daha sağlam gözüken heykeldeki bu boşlukların restorasyon sonrasında görünür kılınmasının estetik anlamda sıkıntı yaratacağı düşünülmüştür. Bu nedenle heykelin bütün görülmesi için yüzeydeki boşlukların kapatılarak tümleme yapılması uygun görülmüştür. Yaklaşık 600kg ağırlığındaki esere yapılacak bütünlemenin, eserin ağırlığını arttıracağı ve bunun cephede sorunlar yaratacağı düşünülerek yapılacak olası bir bütünlemede hafif bir malzeme kullanılması için araştırmalar yapılmıştır. Sonuç olarak "Epo Wood" isimli bir malzeme ile tümlenmesi uygun görülmüştür. Bu malzemenin geri dönüşümlü, metal malzeme ile uyumlu ve doğa şartlarından (ısı, soğuk, nem vb.) etkilenmemesi tercih sebebi olmuştur. Tamamlama yapılacak bölgelerin yüzeye çok yakın, paslanmaz metal tel ile konstrüksiyonu hazırlanarak dolgu yapılmıştır. Orijinal yüzeyle bütünlük sağlaması açısından tamamlama yapılan yüzeylere doku çalışması yapılmıştır. Son aşama olarak dolgu ve doku yapılan yerler renklendirilerek bütün bir görünüş sağlanmıştır.

Koruma ve Eserin Ömrünü Uzatmaya Yönelik Çalışmalar; Bütünleme fikrinin bir başka nedeni ise çalışılan eserin bu boşluklardan yeniden kar ve yağmur sularına maruz kalacağı; bu sebeple de hızlı bir yıpranma sürecine gireceği endişesidir. Estetik kaygıların yanında bu neden, restorasyonun mantığına ve eserin ömrünü uzatmaya daha odaklı olduğundan kayda değer bulunmuştur. Ancak eserin temel tasarımında dahi aşınma ve paslanmadan kaynaklı olmayan boşlukların yer alması, aynı su birikimi ve paslanma sürecinin bu tasarımda var olan boşluklardan da meydana gelebileceği düşünülmüştür. Eserin orijinal olan dış cephe yerine İMÇ'nin içerisinde uygun görülen, doğal etkenlerden izole daha korunaklı bir alana montajının yapılması tavsiye edilebilir. Genel olarak restorasyon yöntemlerinde taşıma fikri son çare olarak görülmekte ve pek tercih edilmemektedir. Temel tasarımında bir eser veya yapı neresi için tasarlanmış ise orada durmasının en uygunu olacağı görüşü savunulmaktadır. Diğer bir yöntem ise, eserin bir replikasının yapılarak, orijinal yerine konulması ve asıl eserin müze şartlarında muhafaza edilmesidir. Bu tür uygulamalar tüm dünyada örnekleri olan doğru bir uygulamadır. Amaç, orijinal eseri mümkün olan en uzun süre koruyabilmektir.

Bir diğer koruma düşüncesi ise eserin montajı yapıldıktan sonra dış etkenlerden korunması amacıyla bir cam fanus içerisine alınmasıdır. Bu yöntem de estetik kaygılarda sıkıntılar yaratmasının yanı sıra, cam içerisine hapsedilen eserin içeride sera etkisine maruz kalması ve bunun da sakıncalı sebepler doğurmasıdır. Bu etkiye çözüm olarak camekan içerisine uygun iklimlendirme sistemi kurulmasıyla sorunun üstesinden gelinebilmektedir. Ancak son derece maliyetli olan bu sistemin kurulması çok olası görülmemekte, bazen mimari eserlerin içinde barındırdıkları unsurlar, eserin önüne geçebilecek nitelikte olabilmektedir. Örneğin turistlerce Blue Mosque olarak bilinen Sultanahmet Cami yapısal olarak nitelikli olmasına karşın içinde barındırdığı mavi renkteki çinileri ile nam salmış, yapı içerisindeki bir bezeme unsuru yapının önüne geçmiştir. İMÇ için böyle bir durumun ne kadar söz konusu olduğu bilinmemekle birlikte, heykelin yok olmak yerine yapıyla uyumlu bir sistem geliştirilerek korunması veya iklim kontrollü bir müze ya da kapalı alana taşınması en doğru koruma yöntemi olacaktır.

Eserin bir müzede sergilenmesi fikriyle yıpranma payının azalacağı düşünülmektedir. Diğer yandan, önümüzdeki dönemde gerçekleşecek olası teknolojik gelişmeler, üretilecek yeni kimyasallar sayesinde eser, gelecekte ait olduğu cephede daha korunaklı bir biçimde sergilenebilecektir. Böylece eserin yerine, üç boyutlu tarayıcılarla kalıbı çıkartılarak uygun kalıpta dayanıklı bir malzemeden dökülecek birebir kopyasının orijinal yerinde sergilenebilmesi mümkün olacaktır.

Yrd. Doç. Özer Aktimur
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Sanat Eserlerinin Konservasyonu ve Restorasyonu Bölümü